Dertleşmek

       Dertleşmek, doğası itibarıyla işteş bir fiil. Yani bu ne demek? Birden fazla kişinin ortaklaşa yaptığı bir eylem. Öpüşmek, dövüşmek, bakışmak gibi... Zaten bakıldığında tek başına yapılacak bir şey değil gibi görünüyor ama artık öyle değil.
        Küçükken sanki daha çok konuşur ve herkese her şeyimizi anlatırdık değil mi? Bu kadar kaygımız ve kaybedeceğimizi düşündüğümüz şeylerimiz yoktu. Değer yargıları umrumuzda değildi çünkü farkında değildik, herkesin sır tutabildiğini zannederdik vs vs bunun bir sürü sebebi olabilir. Yaş ilerledikçe insanlar ketumlaştı. Şimdi sadece birkaç çenesi düşük insan dertlerinden bahsediyor ve karşıdaki de otomatik pilotta kafa sallayıp birkaç ezbere cümle söylüyor. Bunun istisnasını az görür oldum ve bu gerçekten can sıkıcı. İnsanlar iletişim mi kurmak istemiyor yoksa kendini mi açmak istemiyor bunu anlamak zor. Bakıldığında bu gerçekten “dertleşmek” mi oluyor? Bence hayır. Sadece bir taraf derdini anlatıyor çünkü. Olsa olsa “dertlemek” olur herhalde... Karşıdakini de derde boğuyorsun. İşte bu noktada dert anlatan insan kendini kötü hissetmeye başlıyor bence. Çünkü karşıdaki çok istekli ve yardıma gönüllü dinlese bile, kişi kendini diğerlerini sıkıyor gibi hissediyor. Belki de sıkıyordur bilmiyorum ama ben dert dinlemeyi severim. Anlatan sayısı ise oldukça az. Daha doğrusu azaldı. Neyse birkaç cümle önceye dönelim. Kişi kendini kötü hissediyor, karşıdakini boğduğunu düşünüyor hatta ve hatta bir sonraki boyutta bencillikle bile suçlanabiliyor. Halbuki bu eylem başta dediğim gibi doğası gereği karşılıklı yapılmalı. Ben anlattım haydi sıra sende şeklinde değil elbette ama biri anlatır sonra oradan konu açılır diğeri kendini anlatır bu kervan böyle gider. Diğer türlü, senin de bi derdin var mı, nasılsın, iyi misin diye 50 kere sıkıştırma yollu laf almaya dönüyor muhabbet. Tabi ki herkesin kendini anlatabilme ve açılma yetisi bir değil ama bu sefer yine dert anlatan şahıs fazla ısrarcılığıyla karşıdakini bunalttığını düşünüyor. Her halükarda çok konuşanda bir problem var gibi geldi şimdi de.


        Demem o ki, neden bu kadar susar hale geldik? Neden birileri bir derdin var mı diye sormayı bıraktı? Neden duygularımızı bu kadar saklıyoruz? Dert bence paylaştıkça azalan bir şey ve ben paylaşmaktan çekinmiyorum. Fakat karşımda aynısı yapılmadığında ben de kendimi çekiyorum ve bu sonsuz bir döngüye girip herkes her şeyi içine atmaya başlıyor. Şiştik! Sonra “bir derdim var” dinleye dinleye “ne anlamlı şarkı” diyoruz. Hele bi anlat kardeşim, belki anlarız, ne demek hiç anlatamadım hiç anlamadılar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2.El Satış Uygulamaları

Minimalizm 101

Cougar Town Dizi Eleştirisi