F.R.I.E.N.D.S

   Bu konu aslında beni blog açmaya iten konulardan biriydi çünkü bu konuda içimi dökmeye çok ama çok ihtiyacım var. Paylaşır mıyım bilmiyorum buna yazının ilerleyen kısımlarında karar vereceğim.

   Her insanın hayatında eksik olduğu, yakındığı konular vardır. Bu kimi için aile, kimi için para, kimi için ilişki, kimi için iş, kimi için okul vesairedir. Benim ise hayatımda en eksik olduğum konu arkadaşlık konusudur. Eskiden bu arkadaşlarla ara açılma mevzusunda hatayı hep konuşmadığım insanlarda arardım ama bu çok eskidendi. Şu an artık "hata benim herhalde, ben arkadaşlık için yaratılmış biri değilim" deyip yoluma devam etmeye çalışıyorum çünkü bunu çözmenin bir yolunu bulamıyorum. Belki de çözmek istemiyorum, bilemiyorum.
Hayatımda hiç "o benim çok eski arkadaşım" cümlesini kuramadım. Arkadaşlıklarım hep bir yerden sonra koptu. Gerek bir olay sonucu gerek hiçbir şey olmayarak, öylece ortada kalarak. Bunları burada anlatırken tabi ki çok kısa özetler halinde ve isim vermeden anlatacağım ama okuyan olursa anlayacaktır ve bunun için şimdiden özür dilerim.

   İlkokulu hiç bu işin katmanın gereği olduğunu düşünmüyorum çünkü ilkokuldan arkadaşım olup da görüştüğüm diyemiyorum bile gördüğüm insan sayısı bir elin parmağını geçmez ama sosyal medya sağ olsun 2-3 tanesiyle takipleşiyoruz bazı mecralardan. Ki zaten ilkokulda ortaokulda gıcık, ineğimsi kız tipi olduğum için özellikle erkekler tarafından hiç sevilmezdim. Çirkindim de.
   Ben aslında ortaokuldan başlamak istiyorum çünkü ortaokuldaki arkadaşlarım benim hayatımda önemli yeri olan, en sevdiğim insanlardandır halen ve en isabetli seçtiğim arkadaşlarımdır.
   O zamanlar 7.sınıftaydım, sınava falan hazırlanıyordum ne olmuş nasıl olmuş hatırlamıyorum ama kendi sınıfımdan olmayan insanlarla takılmaya başlamıştım. Okuldan çıkıp dershaneye giderdik, dershaneden çıkar o zaman dershaneye gitmeyip çizim kursuna giden arkadaşımıza giderdik. O bize gelmeden yemekler hazırlar, karnımızı doyururdu. Onların sitesinin bahçesinde oturur muhabbet eder, güler eğlenirdik. O zamanki arkadaş grubum çok ama çok eğlendiğim insanlardı. (kızlar da erkekler de) Kızlarla olan yakınlığım daha farklıydı tabi ki. Hani insan bazı arkadaşıyla sadece makara yapar, bazısına derdini de anlatabilir, bazısıyla sadece genel şeylerden konuşur, bazısıyla her şeyini konuşur ya, işte onlar benim her şeyimi ama her şeyimi anlatabileceğim insanlardı. Onlarla her konudan konuşabilirdin, hiç konuşmadan otura da bilirdin.
   Her ortaokul arkadaşlığı gibi liseye başlayınca bağlarımız biraz gevşedi. Bazılarıyla tamamen koptu. O gruptan sürekli görüştüğüm 3 kişi kalmıştı sadece. 2 tanesiyle zaten aynı okuldaydık.
   Bu 2 kişinin biriyle 9.sınıfı beraber okuduk ve birbirimiz hakkında bilmediğimiz şey yoktu. Çok yakın olduğum, çok sevdiğim bir erkek arkadaşımdı. Birbirimizin dibinden ayrılmazdık. Onunla arkadaşlığımız lise son sınıfta koptu. Aslında belli bir sebebi yoktu. O bir ortak arkadaşımızla çıkmaya başlamış, ama o zamana kadar bütün her şeyimi paylaştığım insan gelip bunu bana söylememiş, ben bunu başkalarından daha doğrusu dedikodulardan duymuştum. Kendime göre kırılmakta çok ama çok haklıydım. Çünkü kardeşim/abim gördüğüm bir insanın bana bunu anlatmaması üstelik çıktığı kişinin de arkadaşım olmasına rağmen onun da anlatmaması bana bir hayli koymuştu. Öylece koptuk. Lise bittikten sonra çift nedense herkesi hayatlarından çıkarıp yeni bir sayfa açtı ve beni o yeni sayfaya yazmamaya karar verdi. Canları sağ olsun. Şimdi onlara "tanıyor olabileceğim kişiler" sekmesinden bakıyorum.
   2 kişinin diğer kişisiyle ise 10.sınıfta aynı sınıfa düştük. Onun 9.sınıftaki yakın sınıf arkadaşı, ben, o aynı sınıftaydık sonra birkaç kız arkadaşla daha tanışıp yolumuza devam ettik. 8 kişilik bir sürü haline gelmiştik. Ben tabi ki o arkadaşımla okul dışında da sürekli olarak görüşüyordum ve kendisi bir sevgili edinmişti. Grupta sevgilisi olan tek insan oydu sanırım ya da benim de vardı hatırlamıyorum neyse. Hani bir insanla sürekli görüşürsen ondan sürekli aynı şeyleri dinlersin ve sıkılırsın ya, bundan mütevellit ben de kendisinin muhabbetinden biraz sıkılmıştım ve kendisinden soğumuştum. Daha sonra arkadaşımın o dönemki sevgilisinin kıskançlığından kaynaklı başlayan bir tartışma döndü grup içinde. Bu tartışma başka şeyleri de körükledi ve her kız grubunda sevgilisi olanın sonu geldiği gibi bu olay da onunla olan arkadaşlığımızın sonunu hazırladı. Onunla aram bozulunca ortaokulda yakın olduğum diğer kişiyle de aram ister istemez açıldı ama hiçbir zaman aram bozulmadı çok şükür ki. Şu an düşünüyorum da, ben de o arkadaşımın yerinde olsaydım ben de sevgilimi seçerdim. Senden bir kez daha özür diliyorum eğer okuyorsan.
   Gruptan onun çıkmasıyla 7 kişi kalmıştık. O kadar kişinin hepsinin birbiriyle iyi geçinmesi imkansız olduğundan grupta 2şerli 3erli grupçuklar oluşmuştu. Bense hem evimiz yakın olduğundan hem o da biraz daha dışa dönük bir insan olduğundan çekik gözlü esmerimle yakınlaştım. Neyse bu grup bir süre böyle devam etti. 12.sınıfa geldiğimizde ben hayatımın minnoş aşkını bulmuştum ama ayrı şehirlerdeydik ve üstüne ben sınava hazırlanıyordum. İlk sınava girdikten sonra ben birkaç gün sevgilimin yanına İstanbul'a kaçtım. Döndüğümde ise her şeyi değişmiş olarak buldum ya da bana öyle geldi bilmiyorum. Arkadaşlarımın muhabbetleri değişmiş ve ergen muhabbetine sarmıştı. Yanlarında sıkılmaya başlıyor, muhabbetlerinden hoşlanmıyor, dolayısıyla da başkalarıyla takılıyordum. O sıralarda sınıfta kızlar-erkekler bölünmesi yaşandı ama ben taraf tutmamayı tercih ettim ve çekik arkadaşımla beraber iki tarafla da arkadaşlığımı sürdürmeye çalıştım. Ama olmuyordu kızlarla gitgide soğuyorduk, ben öyle hissediyordum. 12.sınıfın yazı geldiğinde ne oldu ne bitti hatırlamıyorum ama ben İstanbul'u kazandım, onlar bir daha hazırlanmaya karar vermişti (vermişler) falan böyle ayrı kala kala aramızda sebepsizce bir soğukluk, bir birbirini görmezden gelme durumu oluştu. Onlar daha da samimi olmuştu tabi ki. Bu olay gurbet ellerde canımı çok sıkıyordu. Arkadaşlarımı geri istiyordum. Başka insanlarla yakın olduklarını görüp kıskanıyordum. Daha sonra çekik arkadaşım devreye girip bizi konuşturdu ve buzları bir nebze olsun erittik ama asla eskisi gibi olamazdık. Olamadık da. Biz de arada sırada görüşüyorduk ama asla o geçmiş yıllardaki sıcaklık yoktu. Daha doğrusu buluşunca vardı, sonrasında yoktu. Kızlardan 3 tanesi İstanbul'a geldi burada da birkaç kere görüştük. Hele geçen seneki doğum günümde tabi ki eksikler vardı ama bütün arkadaşlarımı bir arada görünce yaşadığım mutluluk tarifsizdi. Sanırım hayatımda en mutlu olduğum doğum günümdü. Sonra yaz tatili geldi herkes memleketine döndü. Samsun'da da 1-2 kere görüştük ve onlarlayken çok eğleniyordum. Çok mutlu oluyordum. Yeniden sırlar paylaşıyorduk, gülüyorduk, aramıza yeni insanlar da katılmıştı. Her şey eskisi gibi olur diye çok umutlanmıştım. Bunun yanında hala bazı muhabbetleri beni oldukça sıkmaya devam ediyordu o ayrı mesele. Yazın sonlarına doğru sınıf whatsapp grubunda yine bir kız-erkek kavgası patlak verdi. Bu olayda bana özellikle sorulmadıkça asla bir yorum yapmadım. Daha sonraki günlerde her yıl geleneksel olarak yapmaya çalıştığımız piknik organizasyonuna girişti erkek tarafı. Kızları bu pikniğe çağırmaya çalıştıklarında yine tartışmalar yaşandı bu sefer tartışmaya ben de katıldım ve saçma bir şekilde çenemi tutamayıp bir şeyler söyleyince kızlarla aram bozuldu. Çekiğin ve benim olmadığım gruplarda olayla alakasız diğer arkadaşlarımızla beraber konuşmalara devam edildi biz de doğal olarak buna içerledik ve sorduk. Bu konuşmanın sonunda tartışmalar çıktı. Dediğim söze darılmışlardı, haklılardı ama sanki benim gruba dahil olmam için kurallara uygun davranmam gerekiyormuş gibi bir tavır takınınca ben de içimi döken uzun bir mesaj attım ve o kadar yılın hatrına bir cevabı hak ettiğimi düşünmeme rağmen hiçbir cevap alamadım. Bu güzel ve çalkantılı arkadaşlığım da burada sona erdi sanıyorum ya da ermedi bilmiyorum. Böyle arada kalmışlıklar canımı oldukça sıksa da takmamaya çalışıyorum. Görüşürlerse görüşürüm sanırım ama buna net bir cevap veremiyorum mesela. Eski sevgili gibi. Bi kere olmayınca bi daha da zorlamayla olmuyor sanırım. Her kız grubuna dahil olup da sevgilisi olan kız gibi bana da elveda demenin zamanı gelmişti, böyle olması gerekiyordu belki de.
   Ben sanırım gruplara ait olamayan bir insanım. Sürüye uyabilen, ortak karar almaktan mutlu olan, başkalarına göre hareket eden, başkalarıyla aynı şeylerden hoşlanma, aynı şeyleri düşünme eğiliminde olan, yumuşak başlı biri değilim. Yabanilikten, kendimi dışarıya kapatmaktan hoşlanmıyorum. Gerçi dışarıya kapatmama rağmen bazen bakıyorum da üst dönemden/alt dönemden arkadaş sayım yok denecek kadar az. Hiç alakasız insanlar görüyorum birbirlerini takip eden. Büyük ihtimalle bana gıcık oluyor insanlar. Zaten kız grubu içinde olunca insanlar yaklaşmaktan çekiniyor hep. Lisede de öyle gıcık, ineğimsi tipin tekiydim nihayetinde. Aykırı ruhlu muyum anarşist miyim neyim. Hem hayırsızım da. Aramam sormam kimseyi mesela annem dışında. Boşta olduğum zaman birini arayıp gel bi çay içelim demem, diyemem belki de bilmiyorum çünkü hiç okul dışında birileriyle görüşmeye alışkın değilim. Benim bu halime alışan, beni çözen 2 insan var sanırım hayatımda. Biri en yakın arkadaşım. Tek yakın arkadaşım. Biri de arada sırada görüştüğüm ama görüşmesem de arkadaşlığından hiçbir şey kaybetmediğim biri. Burada isim vermem gerekiyor bu insan Bilal Şenkan'ın ta kendisi. :D Ama tüm bu anlattıklarımın dışında, kendi içimde duygusalım sanırım. Çok düşünüyorum, çok irdeliyorum, çok takıyorum bu meseleleri kafama.
   Aradan yıllar geçerken aramın bozulup da arkadaşlığını geri istediğim arkadaşlarım oluyor. Hem de çok. Bunlardan biri lisede yakın olduğum bir erkek arkadaşım. Onunla hiç sebepsiz yere iletişimimiz koptu, gerçekten sebepsiz yere. Belki İstanbul'a gelmekten vazgeçmese böyle olmazdı. Mesela o sanırım benim bu arayıp sormama huyuma alışamayanlardan. Belki de sevgilim olduktan sonra çekinip uzaklaştı bilemiyorum. Tabi ki toplu buluşmalarda görüşüyoruz ama arkadaşlığını özlüyorum Utku Haspulat.
   İkincisi ilk başta anlattığım sevgilisi olduktan sonra uzaklaştığım arkadaşım. Geçende Facebook'ta eski mesajlara bakarken konuşmalarımıza denk geldim. Ne kadar gülmüşüz ne kadar eğlenmişiz ne kadar iyiymişiz. Şimdi birer yabancı gibiyiz. Gerçekten acı verici.
   Üçüncüsü liseye başlarkenki kız arkadaşlarım. Konuşmadığım arkadaşımdan özür diledim ve aramızı düzelttik. Bu olay beni o kadar hafifletti, o kadar mutlu etti ki. İyi ki yapmışım. Şimdi ise gerçekten gerek onunla olan arkadaşlığımı gerek üçümüzün arkadaşlığını geri istiyorum. Hiçbir soğukluk, hiçbir kırgınlık hissetmiyorum. Fotoğraflarına minnoş minnoş yorumlar bile yapmak istiyorum çünkü içimden öyle geliyor. Mesela diğer kız grubuna dahil olan birkaç kişiyle bu kişi görüşüyor. O insanlarla hiçbir sorunum yok onların benimle var mı bilmiyorum ama onlar buluşurken onlara katılmayı çok isterim. "Keşke ben de orada olsaydım" ezikliği bambaşka. :D
   Ve hiçbir sorun olmamasına rağmen iletişim kurmamaktan kaynaklı soğuyan arkadaşlıklarım var. Genelde hepsini çok çok seviyorum ama görüşmüyoruz hiç. O kadar görüşmüyorsun ki artık arkadaş statüsünden çıkıyor sanırım bu insanlar ama hala sevmeye devam ediyorsun. Bazısı da bu kategoride olup da arada sırada görüştüğüm ama çok daha fazla görüşmek istediğim insanlar. Burada da isim vereceğim: Betül Özbek, Betül Özdemir ve İrem Çakmak (seni sebepsizce seviyorum tatlı kız).
Özbek'le olan arkadaşlığımın çok farklı olduğunu düşünüyorum onunla her şeyimi paylaşırım. Gerçekten çok ama çok severim ve onunlayken çok eğlenirim ama gel gör ki ne İstanbul'da ne Samsun'da adam gibi görüşebiliyoruz ne de herhangi bir iletişim ağını kullanıp iletişime geçiyoruz. Diğer kızlarla olan meselemde bana karşı bir zıtlığı oluştu mu bilmiyorum Betül'ün ama onun yeri bende çok ayrı.
   Son olarak eklemek istediğim bir şey var. Lise yıllığıma bakıp da yazanlardan dolayı duygulanıyorum bazen. "Keşke bu yazanlar gerçek olsaydı" diyorum. Ya da "Bunun yerine başkası yazsaydı keşke" diyorum. Orada esamesi bile okunmayıp şu an görüştüğüm insanlar var mesela. Her şey değişiyor, yıllıklar sadece kenarda durup eskiyi yad etmek için var sanırım. Demin anlattığım Facebook'taki eski mesajlar... Onlar bile duygulandırıyor beni. Eskiden nasılmış şimdi nasıl diyorum. Herkesle bir şekilde bir şeyler konuşmuşum şimdi ohoo görsem selamlaşmam. Birinden birine işim düşse aklıma gelip de yazar mıyım onu bile bilmem. Ya da şu an başıma bir şey gelse yardım isteyeceğim bir durum olsa ailem/sevgilim dışında birini aramam gerekse kimi ararım onu da bilmem. (Çekiği tenzih ediyorum)
   İşte benim hayatımın en büyük hayal kırıklığı ve çözülmez sorunu olarak gördüğüm konu bu. Rahatsız olan olur mu bilemiyorum ama olabildiğince kimseyi kırmadan yazmaya çalıştım. Bu insanlar benim hakkımda ne düşünür, ne hisseder gerçekten hiç bilmiyorum. Belki sevmiyorlardır daha da sevmezler, elimden bir şey gelmez. Belki aynı şeyleri hissediyorlardır, bu sayede belki bir şeyler değişir, bilemiyorum. İlk defa kendimi bu kadar açtım ve iyi mi yaptım kötü mü yaptım bilemiyorum. Benim en dolu olduğum konu buydu ve bunu yapmam gerekiyordu. İçimi dökmek istedim, biraz olsun rahatlamak istedim ve yazdım.
   Okuduğunuz için teşekkür ederim. Kırdığım birileri varsa tekrar özür dilerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2.El Satış Uygulamaları

Minimalizm 101

Cougar Town Dizi Eleştirisi