Kayıtlar

Ocak, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Doymadım Doyamadım

   Şimdi bu yazacaklarımı Twitter’a yazsam çok uzun sürüp ana sayfayı rehin alacağım, buraya da belki kısa gelecek ama buradan yazmam daha mantıklı olacak. Bu konuda ne kadar yazarsam yazayım içim soğumuyor bir türlü. Yine bir şeyler söylemek, yine içimi dökmek ihtiyacı duyuyorum ve kafa şişirmeye buradan devam ediyorum.    Arkadaşlarımla ilgili yazdığım yazının amacı hem içimi dökmek, hem biraz özür dilemek, hem de belki bir şeyleri değiştirebilirim hevesiydi. Ama tabi ki çoğu şey değişmedi hatta hiçbir şey değişmedi sadece hayalperestlik yaptım. Kendim biraz değişmeye çalışıyorum ve başarabilirsem her şey daha güzel olacak diye düşünüyorum. Bu yönde adımlar atmaya çalışıyorum ama bu gerçekten çok zor bir şey. Zor olan görüşmek falan değil tabi ki. Ben bazı insanlarla eskisi gibi yakın olmak istiyorum. Asıl zor olan şey de bu. Çünkü bu insanların büyük çoğunluğunun hayatında önemli değişimler oldu gerek olumlu gerek olumsuz ve ben bunların hiçbirini bilmiyorum...

Ölüm ve Bencillik

   Ölüm, sadece kalana zordur. Bu yazıda da dilim döndüğünce size bu konudaki düşüncelerimi, gördüklerimi yansıtacağım. Başlık çok iddialı gibi görünse de içeriği pek öyle felsefi değil, duygu ağırlıklı bir yazı olacak ve yazıyı da belki de hayatındaki en eksik, en buruk doğum gününü geçiren anneme ithaf edeceğim.    Bu yaz ağustos ayına kadar bu konuda sadece dizilerden şuradan buradan gözlem yaparak fikir yürütüyordum ama 22 Ağustos tarihinde, 20 yıllık ömrümde ilk defa bir sevdiğimi kaybettim. Dayımı. Kimi insan dayısıyla, amcasıyla, kuzenleriyle ilgisizdir, görüşmez ama kuzenlerim benim abim, ablam, dayım da yarı babam sayılırdı. Çoğu özelliğimi, özellikle bokumla kavga etme huyumu ondan almışımdır. O da beni çok seviyordu eminim. Bütün ömrü bize öğüt vermekle, okuyun, çalışın demekle geçti. Öğretmen olduğundan mıydı neydi sürekli olarak bir şeyler öğütleme peşindeydi. Hele yüksek sesle bağıra bağıra konuşması ve her şeye muhalefet olması… Bunu da ondan alm...

F.R.I.E.N.D.S

   Bu konu aslında beni blog açmaya iten konulardan biriydi çünkü bu konuda içimi dökmeye çok ama çok ihtiyacım var. Paylaşır mıyım bilmiyorum buna yazının ilerleyen kısımlarında karar vereceğim.    Her insanın hayatında eksik olduğu, yakındığı konular vardır. Bu kimi için aile, kimi için para, kimi için ilişki, kimi için iş, kimi için okul vesairedir. Benim ise hayatımda en eksik olduğum konu arkadaşlık konusudur. Eskiden bu arkadaşlarla ara açılma mevzusunda hatayı hep konuşmadığım insanlarda arardım ama bu çok eskidendi. Şu an artık "hata benim herhalde, ben arkadaşlık için yaratılmış biri değilim" deyip yoluma devam etmeye çalışıyorum çünkü bunu çözmenin bir yolunu bulamıyorum. Belki de çözmek istemiyorum, bilemiyorum. Hayatımda hiç "o benim çok eski arkadaşım" cümlesini kuramadım. Arkadaşlıklarım hep bir yerden sonra koptu. Gerek bir olay sonucu gerek hiçbir şey olmayarak, öylece ortada kalarak. Bunları burada anlatırken tabi ki çok kısa özetler halinde ...