Minimalizm 101

    Öncelikle belirtmeliyim ki bu yazıda minimalizm hakkında didaktik şeyler veya kimsenin bilmediği sırlar olmayacak. Naçizane tecrübelerimi paylaşacağım, yani amaç sadece ama sadece paylaşmak olacak. Neden derseniz, kendimi o kadar yetkin görmüyorum ve zaten halihazırda çokça kaynak varken ben kalabalık yapmak istemem. Bir de eklemek istiyorum ki, okumak istemeyenler için yakında yazdıklarıma benzer içerikte bir video koyacağım. Edit aşamasında :)

    Baktığımızda ben bu akıma kendimi 2015 sonlarında kaptırmaya başlamış, 2016'da da ilk adımlarımı atmışım. Nasıl başladım biraz ondan bahsedelim. Minimalizme adımımı kapsül gardırop konseptini öğrenmemle attım. Bu neydi? Çok basit anlatımıyla dolabımızda çok az eşya barındırmak denilebilir ama araştırıldığında elbette ki çok daha fazlası. Dolabınızı belirli renkler etrafında döndürebilir veya sayı konseptlerine uyarak (33 en yaygını) tüm gardırobunuzdaki tüm eşyaları belirli bir sayıda tutarak yapılabilir. Ben ikisini de yapmıyorum. Benimki Doğa işi bir kapsül denebilir. O yüzden başta belirtmeliyim ki kendinizi fazlasıyla kısıtlamaya ve yormaya gerek yok. İçinizden nasıl geliyorsa o şekilde davranabilirsiniz. Amaç sadeleşmek. Less is more, less is beautiful, az çoktur gibi gibi...


 
    Ne yaptım? Önce varım yoğum her şeyimi ortaya döktün. Başladım eşyalarımı yavaş yavaş ayırmaya. Önceliğim bana olmayan, üzerime yakıştırmadığım, yırtığı söküğü olan kıyafetlerimden kurtulmak oldu. Sonraki aşamada atmaya yer aradığım ama nedensizce atamadığım şeyleri bu bahaneyle elden çıkardım. Daha sonra, son 1 yılda hiç yüzüne bile bakmadığım eşyalarım olmuş mu, buna baktım. Eğer 1 yıl içinde giymediğim ve pek de hoşlanmadığım şeyler varsa bunlardan da kurtuldum. "Bunu şimdiki aklım olsa alır mıydım?" sorusu da hayat kurtarıcı olabilir. Kaldı geriye kıyamadıklarım. Peki kıyamadıklarım ne olacak? Bunları bir kenarda tuttum. Eğer bu kenara ayırdıklarımız 1 yıl boyunca aklımıza gelmezse hepsine güle güle diyebilir, aklımıza gelenleri gardrobumuza geri koyabiliriz. Benim bu şekilde git gelli ilişkim olan birkaç eşyam olmuştu mesela. Bu söylediklerim sadece kıyafet değil elbette. Ayakkabı, şal, aksesuar, çanta için de geçerli.
   
    Eee yaptık şimdi ne olacak? Fark edeceksiniz ki size keyif veren (spark of joy) kıyafetleriniz genelde aynı tarz ve genelde belirli renkler. En önemlisi de, aslında basic şeyler etrafında şekillenmiş olacak. En azından bende öyle oldu. Kıyafetlerim hep siyah-beyaz-gri bandında gidiyor, bazen pembeler serpiliyor ama basiclikten asla uzaklaşmıyor. Önceliklerinizi fark edeceksiniz. Şıklık mı, rahatlık mı? Benimki kesinlikle rahatlık. Böyle böyle tarzınız oturmaya başlayacak. Uğraş vermeden de iyi görünülebildiğini fark edeceksiniz. Size dayatılan modanın gerekli bir şey olmadığını anlayacaksınız. Her dönem, her şekilde rahatlıkla giyilebilecek klasik parçalara sahip olacaksınız. Ha sahip değilseniz dolabınızı şekillendirmeye buradan başlayabilirsiniz. Mesela beyaz ve mavi bir gömlek, beyaz tişört, siyah bir pantolon ve siyah bir elbise her kim olursanız olun dolabınızda bulunması gerek. Böyle böyle, yavaş yavaş dolabınız ve tarzınız şekillenecek. Artık ucuz, çul çaput şeylere değil gerçekten kaliteli şeylere para harcayabileceksiniz. Sürekli alışveriş yapıp ucuz diye 10-15-20-25 liralar vermektense, kalitesine güvendiğiniz markaların ürünlerini alıp yıllarca giyebileceksiniz. Bu sisteme geçtiğimden beri dolabımda kalitesinden emin olmadığım hiçbir ürün olmadı açıkçası. Bu iyi bir marka da olabilir, kalitesine güvendiğiniz herhangi bir marka da. Sadece unutmayın ki bir ürünün marka ve pahalı olması o ürünün kalitesini göstermez.


   
    Benim dolabımda neler var? 
-Bende her türlü yakada bolca beyaz tişört var. Farklılık olsun diye siyah ve gri basic tişörtler de ekledim (çizgili de). Basic tişört toplam sayısı 12.
-Kotlarım çok /farklı renklerde) ve bu beni çok rahatsız ediyor ama kilo alıp vermekten en çok etkilenen bölgem göbek-kalça olduğu için kotlarım sürekli bol ve dar gelme şikayetiyle değişime uğradı.
-1 tane kaliteli bir tayt.
-Kapüşonlu hırka/sweatler. Toplamda 4.
-Yaz için de 1 siyah kot 1 normal kot şort, 2 tane de bol kesim şort.
-Kış için 3 uzun (biri çok kalın, hiç lazım olmuyor küresel ısınma sağ olsun, biri triko biri de yazlık) 1 kısa kalın hırkam var bir de olmazsa olmaz ince siyah bir hırka. (hem elbise üzerine hem tişört, kurtarıcı). Aslında en çok giydiğim şeyler bunlarla sınırlı denebilir. Olmazsa olmazım bu yukarıda saydıklarım. (Hatta hırkalar olmasa da olur) Eğer bir yere kaçsam yanımda alacağım şeyler bunlardır. (Kapsül gardrop işte tam böyle tanımlanabilir!)
-Bunun dışında dolapta bulunmalı diye yukarıda saydığım şeyler. (Mavi gömlek, beyaz gömlek (3 adet, farklı çeşitlerde), siyah elbise)

    Olmasa da olurlar:
-3-4 günlük elbise. (yaz ve kış için farklı)
-2 etek.
-Ciddi görüşmeler için veya işe girerim diye dolabımda bulunan; hiç giyilmeyip yine lazım olduğunda bulunması gereken 2 elbise (düğünlerde de kullanılabiliyor), 2 pantolon (biri siyah, gerekli), 3 şifon bluz (çok gereksiz), 1 tane ceket (bazen gerekli)

Diğer kategorilerde kafanıza göre takılabilirsiniz. Mesela 2 tane montum var biri gerçekten çok kalın bir parka, benimle özdeşleşti diyebiliriz. Biri kısa, kalın bir mont, 1 tane de şık kaban. Atkı 3 tane. Şapka 2 tane. Çanta 4 tane. Ayakkabılar dediğim gibi çok. Beni utandırıyor... Ama ayakkabıda olmazsa olmaz ne olmalı derseniz 1 adet beyaz ayakkabı, Birkenstock (bu sadece benim olmazsa olmazım olabilir zira yazın ayağımdan çıkarmıyorum), 1 adet rahat spor ayakkabı, kış için şık bir bot, yine benim olmazsa olmazım ayaklarım üşüdüğü için Ugg ama o kadar üşümüyorsanız her koşulda giyilebilen, yağmur geçirmez bir bot, bir de her koşulda giyilebilecek bir topuklu ayakkabı gerekli olabilir.

    Böyle bakınca bana da fazla geldi... Dediğim gibi kendinizi belirli bir sayı ile kısıtlamak zorunda hissetmeyin. Zaten bu sisteme alıştığınızda ürünleriniz fazlalaştıkça kendiniz rahatsız olup azaltacaksınız. Genelde yeni bir şey aldığımda dolabımdaki diğer bir şeye güle güle diyorum. Biraz biraz ucu kaçtığında kendi kendinizi uyarır hale geliyorsunuz merak etmeyin. Saydığımda fazla diyorum ama olmazsa olmaz dediklerimden giymediğim hiçbir şey olmadığından emin olabilirsiniz.
   
    Ne kadar zaman aldı? Bunu tamamen oturtmak aşağı yukarı 1 yılımı aldı. Ama hiçbir zaman tam oldum diyemem, hala rahatsız eden fazlalıklarım var. O yüzden olmuyor diye üzülmeyin. Hepsi yavaş yavaş yerine oturuyor.

    Uyarılar! 
-Ben modadan vazgeçemem, herkesin üstünde gördüğüm, moda olan şeyleri ben de istiyorum diyenler başlamasın. Modayla alakanız kalmamalı bence. Çünkü moda demek sürekli tüketim demek ve bu minimalizme çok uzak.
-Aşağı yukarı bütün fotoğraflarınızda aynı kıyafetleriniz olacak. Bundan rahatsız olacaksanız başlamayın.
-Herkesin kapsül dolabı kendine! Benimki rahat bir dolap, elbise etek eklesem de çok başarılı ilerleyemiyorum ama siz etek/elbise insanı olabilirsiniz ve dolabınız bu şekilde yoluna devam eder. Kesinlikle kendinizi benim dolabım da bu gördüklerim gibi olmalı diyerek bunaltmayın.
-Dolabınızda kaliteli şeyler olunca giydiğiniz en basit şey bile güzel duracak bunu temin edebilirim. Basic tişörtüme övgü almıştım bir keresinde...
-Dolabın önünde saatler harcamaya son. Ben sadece mevsim geçişlerinde zorlanıyorum bu havada ne giyilir diye ama doğru parçalarla bunu aşıyorsunuz.
-Eğer bir eksik görür ihtiyaç duyarsanız alın ama gerçekten ihtiyacınız var mı diye bir düşünün. Mümkünse bir şey alma kararınızın üzerinden 1 gün, hatta 1 hafta geçsin. (Genelde gerek kalmıyor almaya) "Bunu ileride giyer miyim? Yerine giyilebilecek başka bir şeyim var mı? Bununla kombinleyecek şeylerim var mı? Başka şeyler almamı gerektirecek mi? 5 yıl sonra hala giyiyor olur muyum?" gibi kendinizi itiraf ettirecek sorular sorun. Başkasından alıp, giyip, amacını tamamlayıp geri verilebilecek bir şeyse ödünç alın (gece kıyafeti olabilir mesela), yok öyle değil mi, hala lazımsa o zaman alın ama önce ikinci el bulabilir misiniz bunu araştırın.
-Daha yaratıcı olacaksınız. Elinizdekileri iyi şekilde, farklı kombinlerle kullanacak ve o kadar şeye ihtiyacım yokmuş diyeceksiniz.
-Herkesin aslında tek tip giyindiğini fark edeceksiniz.

    Kapsül gardrobu neden bu kadar uzun anlattın ne gerek vardı ki şimdi diyebilirsiniz. Şundan, ben hayatımdaki sadeleşmeye kapsül gardrop ile başladım. Bu fikre ve bunu yapmaya alışınca hayatınızın diğer kısımları da bundan etkileniyor. Artık etrafınızdaki her şey size fazlalık gelmeye başlıyor. Bu yüzden kozmetik eşyalarınızı, kırtasiye ürünlerinizi, evinizin tümünü minimalist akımdan beslenerek yeniden düzenlemek istiyorsunuz. Minimalizmi kısaca sadeleşmek gibi tanımlarsak, hayatınızın tüm alanında sadeleşmek isteğinizi engelleyemiyorsunuz. Kendinizi İskandinav evlerine bakarken bulup tüm evi beyaza boyamak istiyorsunuz vesaire vesaire bu istekler bitmiyor işte. Çünkü dolabınızdaki bu değişimle çok büyük bir ferahlama hissediyorsunuz ve bunu hayatınıza yansıtmak istiyorsunuz. Ben artık çok eşya olan yerlere gittiğimde çok bunaldığımı fark ediyorum mesela, resmen ruhum daralıyor. Bu şekilde gelişmelerle hayatınıza sadelik hakim olmaya başlıyor çünkü eşyalarla bağınızı kopararak özgürleştiğinizi hissediyorsunuz.

(keşke benim evim olsan)

    Başka neler yapılabilir?

Ben temizliğe kozmetik eşyalarımla devam ettim. Bahane olarak da hep ürünlerin tarihinin geçmiş olmasını kullandım. Bu o zamanki atma bahanemdi ama şu an tarihi geçse bile çoğu ürünümü kullanıyorum. Tüm makyaj malzemelerim orta boy bir makyaj çantasına sığabilecek kadar. Kafamda belirlediğim ve performansından memnun kaldığım ürünlerden devam edip macera aramıyorum. Ürünlerim bitmeden yenilerini almıyorum. Alsam bile diğeri bitmeden açmıyorum. Aynı işlevi görev üründen çok fazla miktarda elimde yok. (mesela 5 tane rimelim yok) Far paletlerimi atmıyorum çok kullanmasam bile duruyor yine de. Zaten sadeleştikten sonra eskisinden çok daha az makyaj yapmaya başladım, sadece bazı olmazsa olmazlarımı yapmaya devam ediyorum arada. Özel bir sebep varsa ya da çok içimden geldiyse far falan sürüp uğraşmalı makyaj yapıyorum.

Kırtasiye ürünlerimde kendimi çok zorlasam da bir yere kadar varabildim. Yine de çok eşyam var çünkü bana mutluluk veriyorlar ve döküntü hissi uyandırmıyorlar. (Marie Kondo bu konuda rahat) Kitaplarımda ise bana bir şey ifade etmeyen, okuma isteği yaratmayan kitaplarımdan kurtuldum.

Odamda oldukça sade olmaya çalışıyorum. Sadeliğin yanında düzen de beraberinde geliyor zaten ve dağınıklık sorunu asla yaşamıyorum. Bazı spesifik yerler var dağınık olan, oradaki döküntülerime sürekli olarak yer üretiyorum ve yerlerine koymaya çalışıyorum, en azından göz önünden kaldırıyorum. (Her şeyin mutlaka bir yeri olmalı)

Ev kendimin olmadığı için evin geneline bu konsepti yayamıyorum. Ama kendi evime çıktığımda evimde kullanmadığım hiçbir eşya olmayacak. Herhangi bir işlevi olmayan nesnelere sahip olmayı reddediyorum. Anıdır, hatıradır bunları bile işe yarar şeylerden biriktirmeye çalışıyorum. (Örneğin hem hafif olduğu hem de dönünce onları poster haline getirmeyi düşündüğün için Interrail'de her gittiğimiz yerden kartpostal aldık.) Diğer türlüsü sadece toz alırken işini zorlaştırıyor. Evimde bir sürü farklı farklı bir sürü tabaklar, bardaklar da olmayacağına eminim. Her şeyin kullanacağım kadarına sahip olmak yeterli. Gerisi ziyan.

Bütün bu aşamaları Marie Kondo izleyerek rahatlıkla uygulayabilirsiniz. Hem fazla katı da değil (İsveç ölüm temizliği denen ve sadece 1 eşyanızı bırakana kadar temizlik yapmak gibi), size neşe veren ürünlerinizin kalması gerektiğini söylüyor. Böylelikle hayatınız daha iyi enerjili hale geliyor. En azından ben buna inanıyorum. Dolap temizliği videomu Youtube'da yayınlamıştım https://www.youtube.com/watch?v=RQ6i-pwmUbM&t=12s , kırtasiye ve kağıt vb ürün temizliği videom da gelecek. Bunlar düzenleme ve temizleme konusunda size yardımcı olabilir.



Ziyan demişken son bir konuya daha değinip bu oldukça uzun yazıyı bitirmek istiyorum. Minimalleşme ve düzenlilik ile beraber gelen bir konu da sıfır atık oldu benim için. Seçimlerimi daha isabetli yapabilmeyi öğrenmemle bunu çevreye de katkısı olan bir akımla desteklemek oldukça işime geldi ve aklıma yattı. Minimalizmin de sıfır atığın da mantığı tüketimi azaltmak olduğu için kol kola oldukları söylenebilir. (Tabi minimalleşmek için attığımız bir sürü çöpü saymazsak) Elbette ki sıfır atık şu şartlarda oldukça zor ve Türkiye'de uygulaması çok pahalıya patlayan bir yaşam tarzı. Evet tüketimi azaltmak işin özü ama milyonlarca kullan at karton bardak tüketmemek için alacağımız iyi bir matarayı 100₺ altında bulmak zor, el yapımı ürünlerde kullanacağımız uçucu ve doğal yağlar oldukça pahalı, doğal ürünü güvenip bulmak zor, ürünlerin çoğuna Türkiye'de ulaşmak zor gibi birçok engel var. Ama tüm bu masrafı kullan at ürünler yerine yıllarca kullanabildiğimiz ürünler için yapmak ve çevreye de katkı sağlamak bence çok daha kabul edilir. Sıfır atık kapsamında yaptığım ürünleri de paylaşmaya devam edeceğim. İlkine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=ssFMOLXQ98U&t=2s

    Başta da dediğim gibi bu anlattıklarım sadece benim kendi yorumum. Sadece paylaşmak ve kararsızlara yardımcı olmak istedim. Enerji olarak insana gerçekten iyi geleceğini düşünüyorum çünkü ne kadar şeye sahipsek o kadar bağlanıp zincirleniyoruz. Bıraktığımızda ise özgürleşiyoruz. Daha az eşya, daha sade ve çevreye duyarlı bir yaşamın herkese iyi geleceğini düşünüyorum. Tükettikçe dünyamıza zarar veriyoruz ve maalesef bunun farkına varamıyoruz. Dingin bir hayat yaşayarak, eldekiyle mutlu olarak, sürekli tüketimden, fazlalıktan, modadan ve dayatılan hayat tarzından uzak durarak, çer çöpe, tek kullanımlık ürünlere, asla kullanmadığımız şeylere para vermeyerek, 2.el alışverişi yaygınlaştırarak hem elimizdekileri paraya dönüştürüp hem almak istediklerimizi belki daha ucuza bularak çokça tasarruf edip paramızı çok daha kalıcı deneyimler için harcamanın ruhumuzu besleyeceğini düşünüyorum. Özellikle sıfır atığın verdiği o "dünyaya bir katkım var benim!" hissi çok güzel. (Halbuki teknoloji yokken anneanne-babaanne yaşam tarzı) Bunlar aslında çoğu gelişmiş ülkede kültür haline gelmiş. Geri dönüşüm, ikinci el tüketim, elindekileri yeniden değerlendirme, sirküler ekonomi, sürdürülebilirlik... bu tip şeyler sadece bizim için yeni. Ben de uzman değilim, ben de yoldayım, hele sıfır atıkta daha yola çıkmadım bile sayılır ama bunlar hem hobi gibi sizi oyalayan hem de ruhunuza, dünyamıza iyi gelen yeni "moda" uygulamalar. İlla bir modayı takip edeceksek bari yararı olsun değil mi?

Yorumlar

  1. Merhabalar 💚

    İzninizle ben de bu konu hakkında kaleme aldığım yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum: https://www.tarz2.com/daha-duzenli-bir-yasam-Icin-derle-topla-rahatla 🎈 Keyifli okumalar dilerim. 💐

    Sevgilerimle 💚

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

2.El Satış Uygulamaları

Cougar Town Dizi Eleştirisi