Ufak Tefek Cinayetler Dizi Analizi


    Evet arkadaşlar, daha fazla dayanamadım, merakıma yenildim ve bu furyaya ben de katıldım. Aldım bilgisayarı kucağıma, uzun zaman sonra ilk defa bir Türk dizisi açtım ve başladım Ufak Tefek Cinayetler izlemeye. Henüz 7.bölümdeyim ama elbet ki diyeceklerim var!

    Öncelikle izlerken Big Little Lies ile benzerlik kurmaya çalıştım ama, anlaşılmasın diye miii özgün olsun diye miii bilemedim; karakterleri karman çorman ettiklerini fark ettim. Reese Witherspoon'un canlandırdığı Madeline, tip olarak Pelin, kişisel özellikler olarak Merve. Madeline'in çocuklarına benzer çocuklar ve kocasının hikayesi Arzu, ama tatlı sürekli müzik açan Madeline'in kızı Merve'nin kızı falan filan kafam çorba oldu. (Kız da blogger anne çocuğu, kılım o yüzden) Sorgu sahneleri ise bende The Affair'ı anımsattı vesaire vesaire. Sonra dedim ki bunları düşünüp kendimi yoramam, kendimi dizinin akışına bıraktım.

    Benim en çok takıldığım nokta Türkiye'de hiçbir şeyin ortası olmaması. Bu ne demek? Şu demek: zengin çok zengin, fakir çok fakir. Yani evet Big Little Lies'ta da hepsi zengin ve evleri inanılmaz güzel ama orası Amerika'nın alakasız bir yeri. Türk dizileri mecburen sürekli İstanbul'da çekiliyor ve mecburen çok çok çok çok çok çok zengin olması gerekiyor karakterlerin. Bu da ister istemez insana gına getiriyor ve bir o kadar tutarsızlık da beraberinde geliyor. Her dizide olduğu gibi... Misal, Oya'ya temizliğe gelen kadında Longchamp çanta var, Oya'nın fakir hastasını canlandıran kızda Agatha toka var, hizmetçi kızda Under Armour ayakkabı var. Var oğlu var... Bunları görmeyeceğiz mi sandınız!? Hey yavrum beeee!
   
    İkinci husus karakterlerin hikayeleri... Arkadaşlar kabul edelim ki kökten o kadar zengin olan, zengin semtte oturan insanların hiçbiri çocuğunun kariyer yapmamasını istemez. Aksine okusun yurtdışına gitsin diye uğraşır. Yani şu olay inandırıcı mı: bu insanların hepsi doğduklarından beri aynı yerde yaşamışlar, aynı okullara gitmişler, gencecik yaşta evlenmişler ve kariyer yapmamışlar. Öyle mi? Burjuva ailelerin hangisi çocuğunu evlendirip çocuk bakmasını kabul eder? Ben söyleyeyim, hiçbiri. Mantık hatası mı dersiniz ne hatası derseniz deyin ama sonuçta bir hata var ortada.

    Üçüncüsü ise gerçekten beni üzüyor. Çünkü böyle başarılı bir iş yapıp ince detayların üstünde durmayınca işin kalitesi bozuluyor. Bir diziyi ya da filmi iyi yapan her zaman detaylardır. Beni sinir eden, karakterlerimizin lisedeki halleri. Konuşma ve giyim tarzları 20 yıl öncesi gibi değil da bugün gibi. Özellikle konuşma tarzları... (Yok artık, çüş artık, oha vs bunlar yakın zaman jargonu) Onun dışında gençlik hallerinin benzerlikleri gerçekten çok iyi. Küçük bir ayrıntı, lisedeki halinde Merve'nin gözü mavi. :) Ayrıca Taylan'ın lisede iyi olup şimdilerde kaypak, ortalama bir erkek olması da biraz yani ne bileyim...

    Bir diğer sorun, ki bu gerçekten sorun bence. Yabancı dizilere/filmlere baktığımızda artık saf iyi ya da saf kötü karakter yok. Ama Oya... Yani bir insanı bu kadar iyi, bu kadar melek göstermek, üzerinden bütün sosyal mesajları vermek... Baymadı mı? En iyi Oya, en başarılı Oya, en melek Oya, herkes ona aşık vs... Fazlasıyla sıkıcı. Kabul edelim ki insanlar böyle değil. Herkesin içinde iyilik ve kötülük aynı anda mevcut. Şimdi demeyin ki "Oya da kötü olmaya çalışıyor ama..." diye. Oya kötü olmaya çalışıp kötü olmayı başaramayacak kadar melek gösteriliyor. Gerçekten sıkıcı. Böyle şeylerde cinayetleri hep en günahsız olan işler; bekleyip göreceğiiiiz. Ayrıca Oya ve Edip arasındaki gergin romantik, saçma ilişki de beni biraz sinir ediyor açıkçası. Ama olur böyle şeyler...

    İki problem daha var -ki bu her dizide mevcut-... Birincisi, arkadan çekimlerde karakterlerin söyledikleriyle kafa hareketleri birbirine hiç ama hiç uymuyor. Kafaları tamamen bağımsız hareket ediyor. İkincisi ve en önemlisi ise tabi ki Türk dizilerinin süreleri... Maalesef dizi ne kadar iyi olursa olsun süre çok uzun olunca ister istemez saçma detaylarla, uzun bakışmalarla, gereksiz sahnelerle dolu oluyor ve 2-3 bölümde anlatılacak olaylar tek bölümde oluyor. İster istemez artık elde konu kalmıyor ve saçmalıyorlar. Böyle olmasına rağmen de asla ama asla diziler 1-2 sezonda da bitmiyor. Bu yüzden de kabul edelim ki Türk dizilerinin kaderi genelde kötüye gidip bitmek. Umuyorum ki bu dizi de öyle olmaz.

 
    Şimdi biraz da güzelleme yapalım.
    Öncelikle müzikleri güzel olmuş. Jeneriği falan, hiç Türk işi değil, çok başarılı.
    Yukarda saydığım bütün bu şartlara bakacak olursak, bir Türk dizisi olarak, dizi gerçekten çok başarılı. Her bölüm gerim gerim geriliyorum, sinirleniyorum, Merve'nin Pelin'in Mehmet'in Burcu'nun her hareketine gıcık oluyorum. Arzu'nun sahnelerinde neredeyse ağlıyorum. Her duyguyu izleyiciye çok iyi geçirebiliyorlar. Çünkü oyunculuklar inanılmaz iyi. Bade İşçil bile mimikleri kötü olmasına rağmen(hani şöyle dişlerini çıkarıp kaşlarını kaldırıyor ya, o) çok iyi oynuyor. Aynı şekilde Yahşi Cazibe ablamız da döktürüyor maşallah. Emeğine sağlık. Mert Fırat'ın minnoş kızıyla olan sahneleri... Bir anda her kadının hayali bir kocaya dönüşüyor. Pezevenk kılıklı Mehmet çok sinirimi bozuyor ama çok iyi oynuyor. Hele hele o ergen Nilay yok mu, eeen sevdiğim ergen. Arzu'ya bağırdığında çok kızmıştım ama sonra gerçekleri anlayıp geldi ya, o sahne beni bitirdi. Aferin kız sana akıllı ergen! Herkese böyle iyi evlat...
    En önemlisi de kadın kadının kurdudur kardeşim! Ah nasıl güzel işliyorlar bunu. Evde oturan zengin kadınların çalışanları ezmesi, çocuk doğurmayı/büyütmeyi meslek sanıp bunu yapamayanları/yapmak istemeyenleri aşağılamaları... Bütün gün hiçbir şey yapmayıp çok şey yapmış gibi havaları, çok yorulmuş gibi "dinlenmeleri" (Serhan'ın bu konuda laf sokması çok iyiydi.), ne kadar yakın olurlarsa olsun içten içe o fesatlıkları, birbirlerini kıskandırmaya çalışmaları, çekememeleri, içten pazarlıkları, "bak, benim hayatım mükemmel" diye birbirlerinin gözünün içine sokmaya çalışmaları... Big Little Lies'taki kadınlar bu kadar şeytan değil ve birbirlerinin arkasından işler çevirmiyorlar. Bu yönden biraz feministlik içeriyor. Bizimkiler hem kendilerine şeytan, hem de hemcinslerine... Bir de o kadar şey yapıp asla ama asla kocalarını aldatmıyorlar, el bebek gül bebek onlara karılık yapıp üstüne bir de aldatılıyorlar. Kadın kadının düşmanı maalesef. Ayrıca genç kızlarımız, bunlar size ders olsun; öyle zengin kocam var diye ona bel bağlamayın veya avukatınıza danışmadan iş yapmayın ki, sonunuz Arzu gibi olmasın, dımdızlak kalmayın şekerim. 

    Şimdilik gözüme batan ve beğendiğim detaylar bunlar. Çok yabancı dizi hayranı gibi göründüğümü ve Türk dizilerini kötülediğimi biliyorum ama ne yapalım kardeşim? Kabul edin, kötü işte hepsi. Fragmandan sonunu anladığım diziye saatlerimi harcamak istemiyorum, doğal değil mi? İstisnalar olunca da zaten kendini belli diyor. Suskunlar örneğin çok iyiyi, 2.sezonda batırdılar. Ezel... 2 sezon olduğu için başarılı bir şekilde bitti. Türk dizisi formatı dışındaki komedi dizileri ise genelde tutunamadan bitiyor. Umarım Ufak Tefek Cinayetler başarılı bir şekilde, bayağılaşmadan, sıkmadan, merak duygusunu yitirmeden devam eder. Bunun gibi hem drama, hem komedi, hem gerilim dizisi yapmak zor iş. Reytingi bol olsun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2.El Satış Uygulamaları

Minimalizm 101

Cougar Town Dizi Eleştirisi