Geliş (Arrival) Film Eleştirisi

   Baştan belirtmek gerekir ki bu yazı fazlasıyla spoiler içerecek!!
   
   Size bu mükemmel film hakkında genel geçer bilgileri vererek başlamak istemiyorum zira filmi hiç izlemeyen biri bu yazıyı bence zaten okumasın. Okuyanlar ise zaten filmi izleyenler olacağından dolayı filmin konusunu anlatmaya gerek olmaz diye düşünüyorum. Ama yok efendim ben gitmeden okuyayım da sonra filmi anlamayıp öyle salak gibi filmde sıkılmayayım diyenleriniz olur; filme gitmeyi düşünmeyip bunu okuduktan sonra gitmek isteyenler olur diye ben şuraya BeyazPerde linkini bırakayım, siz de bilgilere buradan erişin. Bir de belirtmek isterim ki öyle uzaylı filmi izleyeceğiz, ooo Interstellar gibi olacak beklentisiyle filme gitmeyin çünkü üzülürsünüz. Film düşük bütçeli ve görsel efekti oldukça az. Sanırım "vitrinime değil iklimime gelenlere" göre yapılmış çünkü senaryosu gerçekten muhteşem!
   Kısa ve değişik bir bilgi vermek gerekirse -BeyazPerde'den alıntı- filmin senaryosu, yazar Ted Chiang'in "Story of Your Life" adlı kısa hikayesinden Eric Heisserer tarafından uyarlanmış ve gerçek ismi Story of Your Life olacakken test izleyici grubu ismi beğenmemiş ve isim "Arrival" olarak değiştirilmiş. Valla test izleyici grubu kusura bakmasın ama Arrival çok saçma bir isim olmuş bence.  


   Peki ben ne anlatacağım? Ben bu yazıda filmin politik alt metnini ve kendi yakaladığım, doğru olduğunu düşündüğüm ve izlerken kafa patlattığım bilimsel/uzaysal/zamansal kısımları anlatmaya niyetliyim. Okuyup ilgilenirseniz ve yorum yaparsanız sizinle beraber kafa patlatmayı da gerçekten çok isterim. Şimdiden iyi okumalar, kafanız şimdiden hayrolsun!

Not: Kronolojik olarak gidemeyeceğim sanırım çünkü film sırasında değil film sonrasında aklıma gelenleri not alıp yazdım.



   İlk olarak politik mesajlara değinmek gerekirse:
  • Her Amerikan filmi gibi bu da Amerika'nın ne kadar uzlaşmacı, ne kadar ılımlı bir politika izlediğini; Doğu kısmının ise ne kadar saldırgan olduğunu bilinçaltımıza işleme niyetinde. (Bunlar hep algı yönetimi, bunlar hep Amerika'nın yumuşak gücü!)
  • Sistemin bir eleştirisi olarak bakacak olursak ise bilimin/bilim insanlarının sözünün değil hala silahların sözünün geçtiğini görebiliriz. Dr.Louise ne kadar çalışsa da çabalasa da, yapmayın etmesin dediyse de sözünü geçiremedi. Burada medyanın özellikle cahil kesim üzerinde ne kadar kuvvetli bir tesiri olduğuna da fazlasıyla değinildi diye düşünüyorum. Öyle ki medyaya yansıyan her detay büyütüldü ve insanları korkuya sürükledi. Orada bulunan askerlerin ailelerinin baskısıyla bilinçsizce uzaylı kardeşlerimize saldırıldı. Hatta bu etki öyle büyüktü ki ülkeler arası politik problemlere yol açmaya kadar gitti.
  • Aynı konu üzerinden, "Birinin eline çekiç verirsen her şeyi çivi olarak görür" sözü de yerine oturtuldu. Realist görüşün izinden giden dünya siyaseti ve sistem, o kadar kendini savunma ve her şeye karşı bir tehdit algısı oluşturma eğiliminde ki; henüz hiç bilmediği ve tanımadığı bir canlı varlığın bile dostça yaklaşma olasılığını asla düşünmedi. Her hareketi bir tehdit olarak gördü.
  • Sonuç ise tabi ki "Hepimiz kardeşiz bu kavga ne diye?" mesajıyla klişeye bağlandı. Birlikte ortak bir dil oluşturulup tek millet olalım, bir bütün olalım, böylece çok güçlü oluruz vesaire vesaire... Tatava yapıldı maalesef. Neeeeeeerde o günler... Belki uzaylılar gelip gerçekten dünyanın birlikte hareket etmesini sağlar(!)
   Asıl can alıcı kısma gelecek olursak :
  • Başlangıçta Dr.Ian'ın, Dr.Louise'in makalesinden alıntı yaparak "Dil medeniyetin ilk işaretidir, kullandığımız ilk silahtır." dedi ya hani, sanıyorum ki bu zaman olayını çözen Louise, uzaylıların gelişinden sonra edindiği bilgileri kullanarak geçmişte, yani uzaylılar gelmeden önce yazdığı yazılarda bu bilgileri kullanmıştı. Zaten uzaylıların da "kelime" için "weapon"ı kullanmasından da bu argümanı destekleyebiliriz.
  • Dr.Louise zaman arasında sıkışmış bir kahraman. Daha doğrusu, uzaylıların sistemlerini çözdüğü için (Dünyaya zamanı hediye ettiler ya hani, onları çözmek = zamanı çözmek, geleceği görmek vs olduğu için) zamanı lineer olarak değil, döngüsel olarak kullanmaya başladı. Sıkıştı demem bundan kaynaklı. Filmin başında da "hafıza"dan bahsettiği için aslında kadın çok daha ileride yaşıyor ve uzaylıların gelişi, evlenişi, çocuğu, çocuğunun ölümü... bunlar tamamen onun hatırladıkları.Ya da ben tamamen yanlış anladım, kadın aslında olayın geçtiği zamandaydı ve uzaylılara sorduğu "o küçük kız kim?" sorusundan anladığımız gibi sadece bütün bir geleceği gördü. Ama hayır ya hayır. Flashbackler, flashforwardlar... Her şeyiyle aslında zamansızlıktan bahsedildi. Ne geçmişteydi ne gelecekte...
  • Uzaylıların gidişinden sonra Çin Genelkurmay Başkanıyla resepsiyonda yaptığı görüşmeyi ve başkanın onun kulağına fısıldadığı şeyleri kullanarak, aynı şeyleri 18 ay önce Çin'in uzaylılara saldırı fikrini değiştirmek için söylüyor. Yani ablamız yine geçmiş-gelecek arasında gidip geliyor.
  • Kızın adının"Hannah" olması. Uzaylıların yazdığı şekilde aynı anda sağdan da soldan da yazılınca aynı. Simetrik bir isim, palindrom... Çok etkilenmiş olacak ki böyle bir isim seçmiş yavrusuna. Bu kolaydı. :D
  • Kızın çizdiği resim, hamurlarla oynadığı oyun... "Annem babam bir televizyon programı yapıyor ve bir hayvanla konuşuyorlar" demesi... Resimde önlerinde kuş olması... Aslında resmettiği şey anne babasının uzaylılarla konuşma anı ama kız bunu nasıl yapabiliyor anlayamadım?
  • Eksik bırakılan bir nokta vardı bence o da şuydu, kadın uzaylıları çözdü ve zaman hediyesini kendi kullanabilir hale geldi. Bununla ilgili kitap yazıp bunu bastırdı da üstelik ama bu hediye tüm dünyaya yayıldı mı yayılmadı mı bunu göremedik. Kocası aynı şeyleri yapamıyorsa eğer yayılmamış demektir aslında sanırım. Ve "geçmişi-geleceği değiştirmemek" kısmında ise aslında kadın geleceği kullanarak komutanı ikna edip büyük bir işe imza atıyor ama neden zamanı değiştirmediğinden bahsediliyor onu anlayamadım.
  • Son olarak uzay mekiğinin dünyadan ayrılırken yok olma şekli, ilaçların suda çözülme şekliyle bir hayli benziyordu. (videoda özellikle 1.si) Belki de uzaylıların dünyamız için bir ilaç olacağı mesajı verilmeye çalışıldı... Ne dersiniz? :P

   Velhasıl kelam dostlar bu filmi gerçekten çok beğendim. Çok sağlam aydınlanmalar yaşayarak salondan ayrıldığım için çok mutlu oldum çünkü filmleri anlayarak salondan çıkmak insanı çok mutlu eden bir şey. Film genel olarak biraz sıkıcıydı belki ve çok karanlıktı ama uzaylılarla her konuşma anlarında ben çok heyecanlandım ve sonuca ulaşmalarını dört gözle bekledim. Bunun yanısıra çekimler ve görüntüler de çok güzeldi. Milyonlarca görsel efekt kullanmadan, gözü yormadan, 3D ile uğraşmadan da gayet dopdolu bir bilim kurgu filmi yapılabildiğini gördük. Daha nice böyle beyin yakan filmlere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2.El Satış Uygulamaları

Minimalizm 101

Cougar Town Dizi Eleştirisi